Baba Nasihatı
Ülkesinin yol vermeyen dağlarla çevrili bir kösesinde nam salmış olan birinin adını işitmiştir. Allah böylelerinin şerrinden saklasın cümleyi, köylüler ismini bile fısıldayarak söylermiş. Hükmettiği dağların yamaçları onun elinden geçmiş adam doluymuş.
Bizim delikanlı namını duyduğu bu adamın aradığı kişi olduğuna kanaat etmiş ve adamı bulmak, babasının vasiyetini yerine getirmek en büyük dağa doğru yola çıkmış.
Kışın ortasında dağa vardığında bu namı dillere destan kanunsuzun adamları; “Tek başına bu dağda ne gezersin bre ahmak?” diyerek delikanlıyı esir almışlar.
Delikanlı “ağanıza bir hediye getirdim” deyince de onu ağalarının karşısına çıkarmışlar.
Adam da hakikaten dedikleri kadar varmış. Delikanlı cesaretini toplayıp babasının vasiyetini anlatmış ve koynundan kesenin birini çıkarıp adama uzatmış:
“Ağam, bunu size vermezsem babam mezarında rahat yatmaz, lütfen kabul edin.”
O namlı ağanın yüzünde babacan bir ifade belirivermiş bir anda:
“Sevdim seni. Safsın, temizsin, dünyadan haberin de yok. Benim namım bu dağları sarmıştır, lakin memlekette benden daha namlı bir başkası daha bulunur. Biz eşkıya da olsak, hak etmediğimiz mala el sürmeyiz. Sen şimdi geldiğin yoldan geri dön, şehre var. Gidip kadı efendiyi bul. Memleketin en büyük kanunsuz adamı odur. Selamımı söyle, bu keseyi ona ver!..
Sonra adamlarına emretmiş:..
“Bu yiğidi, başına bir iş gelmeden düze indirin, şehir yolunda bırakın!”
Delikanlı şehre inmiş kadı efendinin konağına varmış, başından geçenleri anlatmış:
İşte böyle kadı efendi. Bu keseyi hak eden sizmişsiniz, ben de eğer kabul ederseniz size takdime geldim.
Kadı efendi yerinden fırlamış:
“Vay ahlaksız, vay kanun bilmez adam! Bak sen şuna hakkımızda neler de demiş. Be hey Allah’tan korkmaz kul, sen ne yüzle bana haram olan bir parayı teklif edersin? Şimdi yatırayım mi seni ayağımın altına?”
“Efendim ben de anlatılanlara uydum, ne yapacağımı bilmez haldeyim. Bana acıyın.”
Kadı efendi, gözünü uzaklara dikip biraz düşünmüş, sonra kara kaplıyı açıp sakalını sıvazlamış:
İmdiii… Bir din ve devlet temsilcisinin böyle açıktan para kabul etmesi hem kanunu âliye, hem de Allah rızasına münasip olmayıp, alan da veren de bu âlemde ve mahşerde suçlu durumuna düşer. Lakiiin, eğer aramızda bir ticari akit tanzim eder ve sen bana bu bir kese altını bir alışveriş neticesinde takdim eyler isen, ben dahi bunu senden bir hizmet karşılığı alır isem, şer’an caiz olup başkaca bir işlem yapılması gerekmez. Yani, kısacası, ben bu altınlar karşılığı sana bir şey satacağım.
Ne satacaksınız kadı hazretleri?
Kadı efendi, elini uzatıp pencerenin dışını göstermiş:
Bak bu dışardaki bahçe ve civarındaki cümle arazi bana aittir. Şimdi bak bakalım, ne görüyorsun bu arazinin üzerinde?
“Kar, her yeri bembeyaz kar kaplamış.”
Kadı devamla; “Pek güzeeel.. İşte ben bu arazideki karları sana satacağım, sen de bir kese altın karşılığı aldığını beyan eden bir belge imzalayacaksın, böylece alışveriş tamam olacak.”
Altınları bir an önce vermek ve babasının isteğini yerine getirmek isteyen genç çocuk, ‘Efendim, hay aklınızla yaşayın’ deyip teklifi kabul etmiş, imzalar atılmış. Altın kesesini kadı efendiye teslim eden çocuk, huzur içinde oradan ayrılmış. Memlekete gitmeden önce bir handa geceleyip hem karnını doyurmayı hem de biraz dinlenmeyi düşünmüş.