Cennet Kokulu Mehmedim
Cennet Kokulu Mehmedim
Acı telaşında gökyüzü
Havada hıçkırık sesinin hüznü
Ölüm kaderinin alnında
Buzdan bir öpücüktü
Doğuştandı cennete sürgünlüğü
Doğuştandı.
Ve bir haziran şafağında
Şahadete yürüdü.
Yürüdü de bu diyarda
Kan kokulu karanfiller büyüdü.
Nedendir düştü kaşığı elinden babasının
İçinde tarifsiz bir sıkıntı anacığının
Evde bir durgunluk
Zaman durmuş , yürek susmuş
Bedenlerde harf harf yorgunluk
Hayra çıksın dercesine baktılar birbirlerine
Sonrada kulak kesildiler dışardaki ayak seslerine
Noldu acaba deyip kalkıyorlarken
Bir yabancı göründü pencereden
Üniformalı. Dışarda bir ambulans
Birkaç hemşire…Mahalle sakinleri
Sabah sabah hepsi evin önünde
Allah’ım nolur dedi anne
Saçları perçem perçem ellerinde
Güneşten yağmur damlıyor gibi
Çimenler siyah göründü gözüne
Denizin rengi kırmızı
Bulutlar yanıyor sanki
Hal-i pür melal bakışları
Kulağında bedenini sızlatan bir fısıltı
“Anneeemm…Ağlamaaaaa….”
Evin duvarları yıkık, kapıları kırık
Bedeninde tonlarca ağırlık varmışcasına
Oturdu kalakaldı öylece, dizlerinin üstüne
Ağlıyor, neden deyip susuyor
Sonra yine ağlıyor , zalime küfredercesine
Hıçkırıklarda baba
Ey benim güzel şehidim
Oğlum,yavrum, çocuğum
Cennet kokulu Mehmedim
Gülümseyen , bana yaşadığımı farkettiren
O kocaman gri gözlerini
Kapatmanın , uyumanın vakti mi şimdi ?
Yüzündeki her çizgide ,
Bir yol bulmuştu yaşlar kendine
Zaman durmuş , yürek susmuş
Asılı kalmışlar kaderin iplerinde
“Başınız sağolsun anam babam”
Dedi , komutan.
Ellerinde asker kokulu bir mektup
Budur size , ondan kalan.
Konuşamıyordu baba hıçkırıklardan
Diyemedi başka hiç bir kelime
“Vatan sağolsundan”